What do you think?
Rate this book
80 pages, Hardcover
First published March 15, 2016
Son dönem eleştirmenlerin çoğu, Caravaggio’yu ilk “modern” ressam olarak adlandırmıştır. Caravaggio’nun sanatının, yüzyıllardır hüküm süren ve gerçekliğin idealize edilmiş bir versiyonunu sunan resim geleneğini kırdığı bir gerçektir. Sıklıkla dramatik olana kucak açan Caravaggio, tablolarında duygulara, çirkinliğe, yoksulluğa ve çaresizliğe yüz çevirmeyi reddetmiştir. İşte bu nedenle, ölümünden sonra da tıpkı yaşadığı dönemdeki gibi görüş ayrılıklarına yol açmaya devam etmiştir. Aynı yüzyılın ilerleyen zamanlarında, büyük Fransız akademisyen Nicolas Poussin, Caravaggio’nun “bu dünyaya resmi mahvetmek için gönderildiği” beyan etmiştir; büyük olasılıkla Avrupa’nın dört bir yanına, Roma’dan başlayıp Paris’e ve Amsterdam’a kadar yayılan Caravaggio teklitçilerinin işlerine göndermede bulunuyordu. Bu taklitçiler o kadar fazladır ki, “Caravaggist” olarak adlandırılmışlardı; ressamın dramatik dolayısızlığını, ışıklandırmasını ve gözü pekliğini kullandılar. Caravaggio’nun etkisi, bir sonraki neslin önemli ressamlarının eserlerinde de kendisini göstermiştir: Rubens, Rembrandt, Velazquez ve hatta Vermeer. Caravaggio’dan ilham alan büyük sanatçıların listesi uzayıp gider. Romantik dönemin doğuşunda David ve Gericault ile başlar, film yapımcıları Pier Paolo Pasolini ve Martin Scorsese’ye kadar devam eder. Caravaggio umulmadık bir şeklide çağdaş kalmayı başarmıştır - o, zamansız bir aynadır. (s.78)
👏👏👏👏👏
Bu tabloda Matta, gök kubbeye görkemli bir biçimde yükselmez; aksine Roma’nın vahşi, karanlık sokaklarında savunmasız ve yapayalnız halde ölür. Sahnede uhrevi bir şey yoktur -melek bile umutsuz haldeki azize elini uzatırken, heykele benzeyen bir bulutun üstünde dengesini korumaya çalışır.
Caravaggio, izleyicilere insanın çektiği acının yanı sıra dramatik bir sahne de sunar. Şapel kilise koridoruna dik şekilde uzandığından yaklaşan kişinin gördüğü tek şey infaz sahnesinden kaçmakta olan çocuğun sessiz çığlığıdır. Caravaggio, seyircisini nasıl yakalayacağını iyi biliyor. Çocuğun bakışlarını takip eden izleyici, ana sahneye odaklanır; bu ortadaki manzara o kadar yoğundur ki diğer figürler kenarda kalır… (s. 43)
Bu tabloda çıplak ayaklı Meryem, kapı eşiğinde tasvir edilir; karşısında tıpkı sunağa gelenlerin yapacağı gibi dizlerinin üstüne çökmüş iki yorgun hacı vardır. Tam da diz çöküp bu resme bakan kişinin göz hizasında hacıların kirli ayakları yer alır. Bu ayaklar, kilisenin hailiğindeki tabloya pek yakışmaz. Caravaggio’nun daha önce yaptığı iki altar panosu da ayakların tasviri uygunsuz bulunduğu için reddedilmişti. Belki ressam dersini almamıştı, belki de anlatmak istediği önemli bir şey vardı. Jübile sonrası Roma’da, kilise yavaş yavaş yoksulluğa olan ilgisini yitiriyordu. Caravaggio ise bu tabloyu görecek insanların çoğu gibi yoksullukla sarmalanmıştı; bu yüzden de tabloda onlara ayrıcalıklı bir rol bahşetmişti. Bebek İsa’nın parmağından kıl payı uzaklıkta duran el, ayakları kirli adama aittir. Asıl şaşırtıcı olan ise Meryem’in ta kendisiydi. Hem fakirdi hem de ressamın biyografisini yazan bir arkadaşı tarafından “Caravaggio’nun aşık olduğu metres” olarak betimlenen fahişe Lena’ya inanılmaz derecede benziyordu. (s.52)