Jump to ratings and reviews
Rate this book

Naylon Sözler

Rate this book
Bu bir ilk şiir kitabıdır.

Hiç söyledi mi size
Coğrafya öğretmeniniz
Katil nehirler barındırır
Masa üzerindeki plastik yerküreniz

Behrengi’yi çaldı mesela Aras
O gündür ağıt yakıyor Mezopotamya’da
Bütün küçük kara balıklar

Kuzeyde
Ouse nehrinde
Hayaleti dolaşır
Yalnız ve güzel Virgina Woolf’un
Elbisesinin ceplerinde
Edebiyat katili
Hüzünlü ve ağır taşlar
Nehirle işbirliği yapmışlar
İçi acır durur Orlando’nun

80 pages, Paperback

First published September 28, 2017

1 person is currently reading
65 people want to read

About the author

Özlem Güzelharcan

5 books344 followers
Çok okur. Çok gezer. Çok yazar.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
13 (39%)
4 stars
16 (48%)
3 stars
2 (6%)
2 stars
2 (6%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 21 of 21 reviews
Author 2 books456 followers
Read
March 31, 2021
"edebiyat
esir eden, esir alan
parçalayan, tamamlayan, dolduran ve boşaltan
edebiyat"
(s.21)

Şairin ilk kitabı olan Naylon sözler, kısa bir zaman önce kapak tasarımı ile de dikkat çeken bir kitap olarak; Kafekültür Yayıncılık baskısıyla raflarda yerini aldı. Şair ve müzisyen Patti Smith'ten bir alıntı ve ithaf ile başlayan kitabın ilk sayfasına bir not defteri sayfasının fotoğrafının negatifi yerleştirilmiş. Bu negatifte geçen "yazarları öldüren nehirler" sayfa 8. deki şiirin konusuna girdiğinden bu not defteri sayfası, anlaşılan şiirlerin taslak çalışmalarına ait.
Hemen ardından "in principio erat verbum" alıntısıyla şiirler başlıyor. Bu alıntının anlamı verilmemişse de sıkı kitap okurlarının bildiği gibi bu cümle İncil’in ilk sözü olan "İptida kelam vardı" anlamına geliyor.
Kitabın ilk şiiri olan Katil Nehirler, oldukça başarılı bir hayal gücünün az sözle dizeye dökülmüş hali. Duru anlatımı ve serbest tarzıyla dikkat çeken şiirde şairlere, yazarlara mezar olmuş nehirlerden bahsederken zamanın ötesine uzanan hayaletlerin havada bıraktıkları o buruk hissi de yansıtabilmiş okura. Eksiklik hissidir ki Mezopotamya’nın bütün kara balıklarının sırtına Samad Behrangi’nin yokluğunun ağırlıksız ağırlığını yüklemiştir.
Şairin Kalburüstü başlıklı şiirinde ise havada bir lahza olan varoluşumuzu şair şöyle özetlemiş:

"arada biz görünüp kayboluyoruz" (s.9)

Şairin "Çapraz Yolun Ortasında Dikilmiş Duran Küçük Bir Kamlumbağa Gibisin" başlıklı şiirinde; dikkat çekici birkaç detayı not almışım. Şiirin başlığında her ne kadar bir kaplumbağanın nasıl dikilip durduğu imgesi kafayı biraz karıştırıyor olsa da "dikilip durmak" aslında Anadolu’da amaçsızca durmak anlamında da kullanıldığından bu detayı atlıyorum. Burada yazdığım yorumları az çok okuyanlar şiirlerde markalardan, gündelik hayatın geçici mevzularından, parasal konulardan vb. bahsedilmesinden hoşlanmadığımı bilir. Bu nedenle şairin "bırakıp gideceğim ayakkabılarımı/bu kadar para vermemiş olsam" (s.12) şeklindeki iki dizesi şiirin genel ahengini bozarak bizi hayal dünyasından çıkarsa da şiir sonra ritmini tekrar yakalıyor ve;
"Demek istiyorum ki
Değişmeyen hiçbir şey kalmadı artık günlerimizde

Kendi hızına bile yetişemiyor
saatçinin en pahalı saati"
(s.13)

Dizeleriyle bana Nâzım Hikmet'in zamanla yaptığı yolculuk olan;
"vakıtları yakalamak istiyorum
parmaklarımda kalıyor altın tozları hızlarının"
(Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, YKY, s.1753)

dizelerini hatırlattı. Zamanın hızına yetişmek ne mümkün!
Sanrı şiirinde geçen;

"İçimde bir miktar tanrı var
Kendimi şair sanıyorum"
(s.14)

Kastedilen tanrı belki de şiir tanrıçası Muse olabilir mi? Gustave Moreau’nun 1891 tarihli tablosunu hatırlarsınız; Yunan şiirinin usta kalemlerinden Hesiod’a sarılırken tasvir edilir "Muse". Şiir, belki de bir büyülü dokunuştur. Belki de insanın ruhunun biçim değiştirmesidir. Belki de şairlik, Cahit Koytak’ın tasvirinde, nehrin kenarına sürüklenen ve bütün nehri izlemeye mahkum edilen balığın trajedisidir.

"Aramızda eskimiş yüzler var
Aramızda önceki yüzyılın hayaletleri"
(s.18)

Zamanın ötesinden bugüne gelmiş, belki zamanın dokusuna bir ilmik gibi işlenmiş bu geçmiş zaman düşleri şairin şiirinde de kendine bir yansıma bulmuş. Bu duyguyu siz de yaşamaz mısınız? Mesela bir avuç toprağı avucunuza aldığınızda, yüzyıllar öncesinden başka insanların tozlarını tuttuğunuzu düşünmez misiniz avuçlarınızın içinde? Belki Asurlu bir genç kadının düşlerini, belki bir Yunan çocuğun oyuncaklarının tozlarını? Aramızdalar onlar belki de hala, eskimişler veya gayet de güzel; sadece göremiyoruz onları belki?

Şairin Çanakkale savaşında İngilizlerin zorlamasıyla getirilen ve hayatını kaybeden Anzak askerleri ile ilgili olarak yazdığı şiirde Anzakların unutuluşundan bahsediyor bahsetmesine ama toprak unutmaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında onlar ile ilgili olarak söylediği: "onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim çocuklarımız olmuşlardır". sözler geldi aklıma. Onlar artık bu topraklarda, bu toprakların çocuklarıdır. Şairin de işaret ettiği gibi, "deniz kokusuyla" uyumaktadırlar.

Kitaba ismini veren "Naylon Sözler" başlıklı şair, şairin çok fazla ışık olduğuna yönelik bir dizesiyle başlıyor. Bu dize aklıma Johann Wolfgang von Goethe’nin son sözü olan;"licht mehr licht" sözünü getirdi. "Biraz daha ışık" anlamına gelen bu sözler şaire de ilham vermiş olabilir. Fakat Goethe’nin aksine şair bilakis "biraz daha karanlık" arzusu ile yazmış bu şiiri. Naylon Sözler ile kast ettiğinin ne olduğunu düşündüm biraz. Edebiyattan bahseden şair, aslında biraz marazi bir şeyden bahseder gibi. Naylon, bildiğimiz gibi sentetiktir. Özünü doğadan ve doğal hidrokarbondan alır ki bunlar binyıllar öncesinin yaşayan canlılarıdır; sonunda artık her biçimi alan, insan tarafından şekillendirilen sentetik bir objeye dönmüştür. Ne kadar ironik! Şair geçmiş yüzyılların hayaletlerinden bahsederken bunu düşünmüş müdür acaba? Edebiyattaki imgeler de belki böyle, acaba şair naylon sözlerden bahsederken edebiyat için yarattığımız bu sentetik dünyanın bizi acıttığını mı anlatmak istedi?

"imgeler beni kanatıyor
cenazem kalkıyor gözlerimin önünden"
(s.20)

Kişi kendi ölümünü imgelerle yaratıp görebilir. Hiç görmemeyi, hiç bilmemeyi, hiç düşünmemeyi; yani o kesif karanlığı mı dilerdi şair? "cehalet mutluluktur" diyen Thomas Gray gibi! Evet bence öyle çünkü diyor ki

"Edebiyat
en büyük erdemidir kendine zulmedenlerin"
(s.21)

25. sayfada bir baskı hatası gözüme çarptı. "syollar boyunca" (s.25) kitabı kemale erdirmek adına, bir sonraki baskıda düzeltilmeli.

Kitabın genel olarak zamandan, edebiyatın işlevinden ve şairin yalnızlığından bahseden şiirler ağırlıklı olan birinci bölümü bitiyor ve yeni bölüm yine bir latince alıntı olan “verbum erat apud deum” ile devam ediyor. İncil’in ilk sözü ”iptida kelam vardı”’nın da devamı olan bu söz ”kelam tanrı ile birlikteydi” anlıma gelen ayetin de devamı. Bu bölümün ilk şiiri “Ambulans” sözcüğünün aynada görünen yansıması olan “Snalubma” başlıklı ve başlığında adeta kendini özetliyor; yaşamın bir doktorun gözündeki yansıması denebilecek bu şiirde adeta ölüm ve yaşam birbirinin yansımaları olarak buluşmuşlar.
Tut Elimi Mavi başlıklı bir sonraki şiir;

"Tut elimi Mavi
yalnızlığımı tut
yoksa yarım kalacak bu öykü"
(s.31)
dizeleriyle aklıma Attilâ İlhan’ın şu dizelerini getirdi:

"elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni"
(Attila İlhan, Yağmur Kaçağı)

Bu şiirde Mavi kelimelerini büyük harfle başlatan şairin bu şekilde bir sıfatı özel isme dönüştürdüğü göz önünde bulundurulduğunda; Mavi bir gerçek kişiyi kast ediyor belli ki.

Harita başlıklı şiirinde;
"Köprülerden geçiyorsun
sağın solun ıslak"
(s.34)

Burda birkaç farklı edebiyat sanatını kullanan şairin köprüden geçen kişinin ıslaklığını değil; köprünün sağı ve solunun ırmak olmasından mütevellit uzamsız bir geçişin metaforik anlatımını tercih ettiğini düşünüyorum. Oysa köprüden geçerken ıslak olan oydu; Cemal Süreya şiirindeki;

"Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya"
(Cemal Süreya, Sevda Sözleri, YKY, S.17)

Şairin "Bütün Yollar Golgotha’ya Çıkar" başlıklı şiirinde, biliyorsunuz Golgotha İsa Peygamberin çarmıha gerildiği tepenin adıdır; İsa Peygamberden bahseden şiir;

"Başımda
dikenli telden
bir şapka"
(s.38)

diyerek İsa Peygambere işkence maksadıyla giydirilen dikenli tacı bir şapkaya benzetmiş. İncil alıntılarıyla başlayan kitaba İsa Peygamber ve Hristiyan mitolojisinin oldukça esin verdiği açık.
41. Sayfadaki Fotoğraf başlıklı şiirde olduğu gibi gündelik hayatın gündelik meselelerine de değinen şair, bunları duru ve akıcı bir anlatımla şiirleştirmiş. Bunu yaparken abartılı söz sanatlarına ve yabancı veya ağdalı kelimelere başvurmamış.
Genellikle gündelik hayatın meselelerine ilaveten ontolojik bazı sorulara yanıt arayan özlü şiirlerden oluşan bölüm; İncil’den bir başka alıntıyla sonlanarak yeni bir bölümün kapısını açmış:
"et deus erat verbum" (ve, Tanrı; kelamdı) anlamına gelen bu söz kitabın üçüncü ve son bölümünün kapısını açan anahtar. Bu bölümdeki şiirler biraz daha kısa yazılmış Haiku’yu andıran bir tarzda olan bu şiirlerde kafiye veya söz sanatları tercih edilmemiş. Biraz daha deneysel görünen ve ilk ve ikinci bölümlere nispeten çatıları daha zayıf olan bu şiirlerin anahtar kelimesi Kan. Şiirlerde ölüm, yaşama duyulan memnuniyetsizlik, yalnızlık ve çöl arka planı oluştururken insanların yüzeyselliği ve maskeleri de şairin eleştirdiği bir detay olmuş.

"şehir yüzlü insanlar
maskeli mutluluklarıyla
geceyi aydınlattılar."
(s.58)

Kitap en sonunda yer alan sürpriz ile; iki sayfa daha şiir taslağı ile bitiyor. Bu sıcak kitap, sığınağımda hep duracak!

Gezgin bir ruhun şiirde kendine yeni bir yuva bulması olarak nitelendirebileceğim; yeteneğe sahip olduğuna inandığım şairle Atlantis’ten Konstantinopolis’e; Arnavut kaldırımlarıyla süslü yollardan sivri taşlarla çıkılan Golgotha’ya; Aras nehrinin ardından hüzünlü Mezopotamya’ya ve fakir Afrika’ya Beethoven, Jeff Buckley ve Patti Smith dinleyerek, üzerimizden Hazerfan Ahmet Çelebi’nin gölgesi geçerken; Michalengelo’nun düş dünyasının kapısını çalıp; Milan Kundera, Pablo Neruda, Samad Behrangi,Cemal Süreya, Virginia Woolf, Constantinos P. Cavafis, ve Arthur Rimbaud gibi isimleri ziyaret edip onların birer çayını ve şiirini içip; bir durakta bir süre Godot’yu bekledikten sonra şu soruyu sormak kendimize;
Bunca dereden geçip, bunca maceradan sonra hala kendimiz olabilecek miyiz?
Kendimiz kalabilecek miyiz?

"tanrım
sen
bana
kendim
kalmayı
öğret

amin"
(s.76)

M.B.

https://agacingovdesi.com/2021/04/01/...
Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,530 reviews448 followers
October 5, 2017
Kitabı okurken gördüğüm her dizeciği instagramda paylaşasım geldi.
Bayıldım.

Bu lafım yanlış anlaşılmasın, Martı’nın dizeleri çektim paylaştım iki afilli cümle tarzı değil. Gerçekten şairin varoluşuna ışık tutan, altını deşmek istediğiniz dizeler. Ve bu kitap da zaten, aman şiir kitabın çıksın, diye basılmış bir kitap da değil belli ki.

Kitap sizi Patti Smith’in bir sözüyle selamlıyor önce “Neden ölüleri uyandıracak bir şeyler yazamıyorum.”, bitirince fark ettim ki, şairin çabası da pek farklı değil sanki, ortada bir ölü var ama o şairin kendisi mi, geçmişi mi, gittiği kentler mi, yoksa gömmek istedikleri mi, onu her şiirin içinden ayrı ayrı çıkaracaksınız.

Daha sonra, şairin not defterinin bi sayfası var tarama olarak basılmış, aynı durum kitaba veda ederken de öyle. El yazılarını hep çok severim.

Şiirlerini 3 bölüme ayırmış ‘in principio erat verbum’ ‘(et) verbum erat apud deum’ ‘et deus erat verbum’, yani Yuhanna İncil’inin ilk ayeti; ‘Başlangıçta Söz vardı.’ ‘Söz Tanrı'yla birlikteydi’ ‘ve Söz Tanrı'ydı’ (Yuhanna 1:1). Ki, şair son şiiri “Dua” ile ‘amin’ diyerek kapatıyor kitabını. Bence hoş, böyle bir şeyi en son Günday’da görmüştüm ben.

Koyu ve karanlık şiirler, Plath, Woolf, Marmara gibi (çoğaltılabilir), aynı kulvarda (etklilenme olarak söylemiyorum), benzer tatsızlık, benzer atmosfer, benzer serzeniş: edebiyat, yalnızlık, yaşama çabası, toplumun leşliği, ölüm, gece, tatminsizlik, kimlik. Sade diyemem ama süslemediği, zorlamadığı, ‘olanı anlatan’ kalemi; serbest, mecazlı, size hep kapıyı aralık tutan bir üslubu var. İmgeleri çok güzel bi kere. Şairlerin, yazarların, müzisyenlerin, ordu birliklerinin, isa’nın, kitap karakterlerinin; caddesinden kaldırımına, şehrinden ülkesine nicelerinin isimleri geçecek, ya da kendini üstü kapalı duyuracak, eğer biliyorsanız, tebessüm bıraktırıyor insanın yüzünde.

“imgelerini kurşuna dizdiler Lorca’nın” (Yolculuk), O da kendine başka bir şey yapmıyor zaten bu dizelerle, aralık kapıdan bundan başka bir şey değil: “edebiyat /en büyük erdemi kendine zulmedenlerin” (Naylon Sözler).

Şu kahrolası beyaz yaka muhabbeti yok; insanın içindeki o melankoli deyin, karanlık deyin, o koyu tadın da yozlaşmış, süslenmiş hali de yok; ama bunlar var, kentlinin acıları var, yani hem kentinin, hem kendinin. Kent derken metropollerden bahsetmiyorum, bir nehir de olabilir bu, bir kıta parçası da. Kendi derken, kişiden, kişilikten, özden ve kimlikten bahsediyorum.
Ne diyorum ben? (pekala, ben kent plancısıyım ve böyle imgeler görünce biraz ‘olala’ oluyorum, yani herkes yazamaz.)

“Kendi hızına bile yetişemiyor
saatçinin en pahalı saati
(bu bir ayrıntı)”
(Çapraz Yolun Ortasında Dikilmiş Duran Küçük Bir Kamlumbağa Gibisin)

ya da

“sızlayan mekanlar olacak
susmayan çocuklar gibi”
(Tut Elimi Mavi)

Hep söylediğim ve bi’ çoklarının aforoz ettiği şu iki şey: alt alta kısacık cümle/cümlecik hatta kelimelerle yazılmış dizeler, özellikle 3. bölüm bu şiirlere ayrılmış; bir de günümüzün simgelerini, izlerini vesaire kullanmak şiirde, bunu da kullanmış. Ben ikisini de seviyorum arkadaş.

Yolculuk, Naylon Sözler, Bütün Yollar Golgotha’ya Çıkar, Savaş, İntihar, 3. Tekil Şahıs, Yeryüzünün Çizgileri şiirlene özellikle bayıldım.
Görüldüğü gibi, burada da bütün gurmeliğim depresiflikte, melankolide, ben'likte, duyguda, kendini anlatmakta, n'apabilirim! Ki açıkçası bayağı endişeliyim, daha 'yol' daha 'pastoral' şiirler bekliyordum, onun yerine benim sevdiğim, içe dökük manzaralar vardı.

Küçük hatalar dışında kitabın tek sorunu, kapak görselinin piksel çözünürlüğü düşükmüş ki biraz titrek ve bulanık bir resim ama özenli dediğim gibi.

Buradan tekrar, kitabını bana 'bir an önce' okumama olanak verdiği, kitabını bana yolladığı için Martı’ya teşekkür ediyorum. Bir paranormal romance veya new adult asla şiir olamaz, -edit: şiir döver- :)


“bir şair uykuyu reddetti yine”

xoxo
iko
Profile Image for Deniz Balcı.
Author 2 books790 followers
December 5, 2017
Şiir kitapları hakkında bir şey söylemekten aciz bir okuyucuyum. Naçizane, şairle bir ilişki kurabiliyorsam, onun sağladığı tatminle; bir arkadaş ile buluşuyormuş hissini ruhuma katıp, dizelere bırakırım kendimi. Sürpriz bir şekilde elime gelen 'Naylon Sözler' hakkında ne düşüneceğimi bilmiyordum, zira hiçbir açıdan bilgi sahibi değildim. Ancak şimdi okuduktan sonra yeni bir arkadaş daha kazandığımı söyleyebilirim. Özlem Güzelharcan ne güzel şiirler yazmış, ruhuna sağlık. Çok sevdiğim dizeler oldu, sonradan aklıma düşeceğine emin olduğum şiirler de oldu. Şiir sevdalılarına kesinlikle tavsiye ederim.

Not: Kitaba dair çok ayrıntılı bir analiz yazısı okumak isteyenlere, M.'nin şu kapsamlı analizini tavsiye ederim: https://www.goodreads.com/review/show...

İyi okumalar.
Profile Image for Irmak.
402 reviews917 followers
April 26, 2018
Bu kitap için ne yorum girsem diye düşünüp durmaktan yoruldum. Kitap en sevdiğim şiir kitapları arasında yerini aldı gerçekten.

Ne yorum yazsam diye düşünürken M. 'nin yorumuna denk geldim ve daha incelikli başka bir yorum olabileceğini sanmıyorum.

Yine de kitap yanımda olduğu vakit bir iki satır karalayacağım.
Profile Image for faerynde.
129 reviews32 followers
November 15, 2017
Özlem Güzelharcan'nın Goodreads çekilişi ile elime geçen bu şiir kitabını bu kadar beğeneceğimi beklememiştim ama beklentilerimin üstünde bir duyguyla bitirdim bu kitabı. Şiirlerinin hepsini eşit derecede beğendiğimi söylemek her ne kadar doğru olmayacak olsa da bazı şiirler vardı ki kalemi elime alıp yazarıyla sohbet eder gibi yorumlar yazmak istedim.

Kısaca güzel bir şiir kitabı olmuş.

(zaman, hatalı üretilmiş bir oyuncaktı) 

Çöl


Kitabın görünüşü hakkında yorum yapmam gerekirse kapağını fikir olarak güzel bulsam da resmin net olmaması benim için bir eksi oldu. Kapak resminin daha net olabileceğini düşünüyorum, kitabın arkasının da daha farklı bir şekilde yapılabileceğini düşünüyorum. Kitabın içinde bir yazım hatası var (sayfa 25'te "yollar" yerine "syollar" yazılması) ama genel olarak düzenlemenin güzel olduğunu düşünüyorum. Kitabın ilk ve son sayfalarında yazarın notlarının konmuş olmasını çok sevdim, aralara serpiştirilmiş bir şekilde (Patti Smith'in Çoluk Çocuk kitabındaki fotoğraflar gibi) yapılmış olsaydı sanırım biraz daha hoşuma giderdi. Ama çok samimi bir düşünce olduğunu düşünüyorum ve gerçekten beğendim. Kitabın girişinde Patti Smith ile karşılaşmak da ayrı bir güzellikti.

içimdeki karanlığı söndürünce

bütün renkleri bir araya geldi ruhumun

Seviyorum Kendimi


Şiirlere gelince... Şiirler hakkında ne söyleyebilirim bilmiyorum. Üç bölüme ayrılmış ve her bölümün adı Latince. Her bölümde şiirler bir önceki bölümden daha değişik, özellikle son bölümde. İlk bölümdeki uzun şiirlerden son bölümde eser yok. Bu bölümler arasında sanırım ikinci bölüm en beğendim şiirlere sahip. 

bir şair uykuyu reddetti yine

Naylon Sözler


Güzelharcan'ın şiirleri karanlık bir aydınlığa sahip. Okurken gecenin zifiri karanlığına boğulmuş gibi de hissettiriyor, gökkuşağının içine düşmüş gibi de. Bazı şiirlerinin diğerlerinden daha özel olduğunu hissettim, neredeyse benimle konuşuyormuş gibi. Bazılarında da kendimle konuşuyordum sanki. İkisi gibi de olmayan, okuduktan sonra pek bir şey hissetmediğim şiirleri de vardı; "kötü" oldukları için değil ancak benim bağlantı kuramadığım şiirler oldukları için. 

içimde bir miktar tanrı var

kendimi şair sanıyorum

Sanrı


Kitabın üçüncü bölümü hakkında çok kararsızım. Bu tarzda yazılan şiirler hakkında yorum yapmakta çok zorlanıyorum. Sanırım böyle yazılan şiirlerin şiirliğinin "sorgulanması" kolay diyebilirim ama Güzelharcan o sınırı harika yakalamış diye düşünüyorum. Spesifik olarak bakınca eleştirebileceğim şiirler olmasına rağmen üçüncü bölümün genelini beğendim diyebilirim. 

Favori şiirlerim sanırım  Sanrı, Naylon Sözler, Geceden Korkan Palyaço, Seviyorum Kendimi, Islak Şiir, Çöl, Kan, Ev Sahibinden Temizlikçi Kadına Not, Savaş, İntihar, Uyku, Aşkı Beklerken  ve  Inuktitut . Dediğim gibi, bu kadar çok şiir beğenmeyi ben de beklemiyordum.
Profile Image for Seda.
24 reviews35 followers
April 15, 2018
Sonunda oturup tüm şiirleri okuyabildim, kitap elime geçtiğinde hevesle karıştırıp bazı şiirleri oldukça beğendiğimi fark edince kitabın tamamını okumayı daha rahat bir zamana ertelemiştim. Epeydir böyle keyifle şiir okumamıştım öncelikle onu söylemeliyim, çok iyi geldi, nefes aldırdı. Naylon Sözler’de bazı imgeler öyle güçlü ve o kadar aynı dilden, o kadar tanıdık ki...
Kesinlikle rafların derinlerinde unutulmamalı, arada çıkarıp güzel müziklere, dostlara, gökyüzüne(evde sıklıkla oturup okuduğum köşeden İstanbul şartları için harika gökyüzü izlenebiliyor da ☺️) eşlik etmelik şiirler.
Profile Image for Josefina Wagner.
580 reviews
August 25, 2018
Genelde fazla siir okumam bu konuda ama iyi siirler basimin tacidir. Özlem Güzelharcan harika bir sair ama umarim ilerde kitapda yazar yani roman. Oldukca yetenekli, ifadeleri kuvvetli ve öz."Naylon Sözler" her evde bulunmasi gereken minik kitaplardan.
Profile Image for Konserve Ruhlar.
297 reviews188 followers
January 7, 2019
Kendisi tatlı bir gezgin ve okuma kurdu olan şairimiz büyülü bir süzgeçten geçirdiği deneyimlerini müthiş dizelerine işlemiş inci gibi. Her bir kelime ve dize, yükünü taşıdığı duygulara edebi bir nehir olmuş adeta. Öyle bir nehir ki içinde yazarlar, şairler, kıtalar, kitaplar, şiirler ve romanlar var. Hayat var, ölüm var. Yağmur var, acı var. Gülümseten, ruha dokunan küçük çiçekler var. Trenler var bilinmeze giden.

Yavaş yavaş, düşüne düşüne okunmalı her dize. Göründüğünden daha ağır hepsi. Daha dolu.
Profile Image for Emre vs..
114 reviews10 followers
April 2, 2018
Öncelikle şaire beni kitabıyla tanıştırdığını için minnettarım. Buradan da çok teşekkür ediyorum. "Belki Bir Gün" ve "Dibilgisi" şiirini oldukça beğendim. Elbette tüm şiirlerin kendi içerisindeki anlatıları oldukça akışkan ve hoş fakat özellikle bu iki şiir bende güzel şeyler uyandı.
Umarım kendisinin çok daha fazla şiirini okumak kısmet olur.
Profile Image for büşra.
162 reviews24 followers
November 29, 2017
Bu kitabı çekilişle kazandığım için okuma fırsatı buldum. İyi ki de bulmuşum. Beklediğimden çok daha derinden hissettiğim şiirler var içinde. Çok okuyan, güzel okuyan birinin kitabını okuduğumu hissettim. İyi ki yazmak var, şiir var, böyle fırsatlar var. Okuyun, mümkünse piyanoyla okuyun...
Profile Image for Berfin Kanat.
418 reviews173 followers
Read
November 27, 2017
Uyanık halde düşlere daldıran dizelere sahip Naylon Sözler. Özellikle gece okuyunca şiirlerin etkisiyle aynanın içinden Harikalar Diyarı'na geçebilirmiş gibi hissediyorsunuz. Kitabın sihrini fark edince öylesine vapurda / boş vaktimde okumak istemedim. Gece etraf sessizken okumaya özen gösterdim. Çünkü o zaman bazı dizeler karanlıkta parıldıyor ya da karanlığın kendisi oluyordu.
"vampir dediğin
gecenin içinden geçen
ruhlar sadece"
Şiir okumaları konusunda pek yeniyim. Bu yüzden hissettiklerimi aktarma dışında teknik özelliklere vs. giremiyorum. Sıkılabiliyorum da. Naylon Sözler yeni yeni başladığım şiir okumalarında içindeki sihri hissettiğim kitaplardan biri oldu. Tüm şiirlere bayıldım demiyorum ama şans verilmesi gereken şiir kitaplarından biri olduğunu düşünüyorum.
Profile Image for Köksal KÖK .
662 reviews74 followers
November 30, 2017
"uçan bir tren".

biz yengeç burçları böyleyiz işte;

duygusalız, romantiğiz. hayalgücümüz oldukça geniş, derin, sınırsız. duyguları derin yaşarız, en güzel duygu aşkı sevgiyi ölümsüz yaşarız, özlemi, üzüntüyü acıyı bi farklı depresif geçeriz.

kitapta, bir yengeç burcunun, duyguları ne derecede derin yaşadığını, düşünce açısının ne derece geniş olduğunu döktüğü satırlardan anlayabiliyoruz.

kitap bitince dedim ki, "vay bee, dünyayı görmüş bir ay çocuğu, yine de kabuğunda evreni taşıyor-saklıyor".
Profile Image for Münevver.
376 reviews86 followers
Read
April 26, 2018
Nam-ı diğer Martı, tekrar çok teşekkürler.
Birkaç laf etmek için geleceğim ∞
Profile Image for Volkan.
10 reviews26 followers
Read
April 26, 2019
"bulutlar konuşursa fırtına
şehirler konuşursa kaos çıkar

zihninin rengini bulmaya çalışırsın
upuzun bir koridor olur çocukluğun
karanlıkta dolaşmaya korkarsın

köprülerden geçiyorsun
sağın solun ıslak
güneşi fazla görmeyen insanlar var
geçiyorsun yanlarından
üşüyorsun. selamsız.

nereye gitsen sensin
gördüklerin hep kendin
Kavafis haklıydı, evet
şehirler hep arkandan gelir"
Profile Image for Emina Buket.
183 reviews18 followers
June 15, 2019
Kitabı en güzel anlatan yorum Mehmet Baranin yorumu.
Okuyun hatta Bahrenginin kara balıklarıni okuyarak büyümüş arkadaşlarınıza hediye edin onlarda okusun.
Profile Image for Onur.
183 reviews19 followers
November 29, 2017
Aslında önce kitabın içini mi yoksa dışını mı anlatsam karar veremedim ama belki okuyucunun ilgisi okurken dağılır diye içinden başlamaya karar verdim.

Öncelikle güzel duygularla yazılmış, bölüm ayrıştırmada İncil'e, içerikte ise Virginia Woolf'a atıflarda bulunmasıyla biraz bilgi sahibi olmanız isteniyor ama onun dışında okuması kolay ve zevkli bir şiir kitabı.

Düz yazı olsa toplamda en fazla 1 saatlik okuma süresi olmasına rağmen tüketerek değil de anlamlandırarak okumaya çalıştığımdan günlük sınır koyarak ilerledim. Şair de büyük kısımda somutlaştırmaya başvurduğu ve duygularla süslediği için metnin kafamdaki görüntülerini oluşturmam ve sonrasında silip yeni görüntülere hazırlamam bu doygunluğu yaşayarak okumama oldukça katkıda bulundu.

Sonuç olarak başından sonuna duygu ve kafada canlandırmaya yarayan imgelerle dolu güzel bir kitabı güzel duygularla kitaplığıma eklemiş oldum.

Kitaplığa ekleme ve kitaptaki metinden bağımsız atmosfer ise şu şekilde:
Kitabı çekilişle kazandım ve teslim aldığımda içindeki kelimelerin nasıl dizildiğini merak etmeye başladım. Ama öncelikle ön ve arka yüzlerini inceledim. Güzel bir düşler alemini beklediğimi havada süzülen trenden anlamıştım. Başka bir yorumda bahsedilen netlik olayını dikkatimi çekse de kitabın içine odaklanmak istedim.

İlk ve son sayfalarda şiirlerin taslak halini görmek bir anlığına sanki yazarı tanıyormuşum da şiirlerine bakma hakkım varmış gibi güzel bir duygu yaşattı. Ve sonrasında yorumun başındaki kısma geldim.
Profile Image for M. B..
134 reviews18 followers
March 12, 2018
Çok fazla şiir geçmişim yok aslında.O yüzden bu şiirlerin gramerine girmek bana yakışmaz.Ancak duygusal açıdan :ruhunuzu alıp her yere götürmekle kalmıyor,o yerlere öyle bir saplanıyorsunuz ki geri dönmek için sanki mavi uçan bir trene ihtiyacı var ruhunuzun.Yazarın edebiyatla olan bağını hissetmemek imkansız.Bir de sebebini bilmediğim uzun satırlardan kısalara doğru giden sayfalar benim çok hoşuma gitti.Belki de sadece söz kaldı sonunda söylenecek.’perfectus’.(En sevdiğim ‘Katil Nehirler’.)Kalemine sağlık Özlem Güzelharcan.
Profile Image for Ramazan Kılınç.
1 review1 follower
December 31, 2017
Çok şiir okuyan birisi değilim esasında, o yüzden bir şiir kitabını değerlendirmek için yeterli yetkinlik sahibi olduğumu düşünmüyorum.
Yalnızca dürüstçe bu kitaptaki şiirlerden keyif aldığımı söyleyebilirim.
Profile Image for Resres.
7 reviews
June 30, 2025
... şiirde Behrengi (Aras)ve Woolf(Ouse) ne güzel bir ahenkle birleştirilmiş. Teşekkürler Özlem Guzelharcan
Aşk metaforuna bayıldım 💜
Displaying 1 - 21 of 21 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.