Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yaban

Rate this book
Milli Mücadele sırasında Orta Anadolu'da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu "yaban"laşan tipik aydın.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştiri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu; romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçenin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Âti'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panorama"dır.

214 pages, Paperback

First published January 1, 1932

120 people are currently reading
3796 people want to read

About the author

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

36 books172 followers
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, (d. 27 Mart 1889, Kahire, Mısır – ö. 3 Aralık 1974, Ankara). Türk romancı, gazeteci, şair, diplomat.

Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra ferdiyetçi düşüncelerden uzaklaşarak toplumcu edebiyatı kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir.

Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekiliği yapmıştır.

Kadro Dergisi’nin kurucularındandır. Derginin devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur.

Anadolu Ajansı’nın kurucularındandır; ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Yakup_Ka...

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
3,112 (34%)
4 stars
3,583 (39%)
3 stars
1,834 (20%)
2 stars
436 (4%)
1 star
140 (1%)
Displaying 1 - 30 of 340 reviews
Profile Image for Jeannette.
785 reviews191 followers
April 5, 2017
Also available on the WondrousBooks blog.

Initially I was not sure about this book. Having read Kiralik Konak , I couldn't fully grasp where the author was going and why he had a sudden change of heart as to his world views. However, I quickly realized that at the beginning of the book he heavily used irony to introduce the strange world of Anatolia to the reader.

Similarly to what I said in my review about The Bridge on the Drina , I think that a person who has never had any kind of contact with Anatolia, and with Turkey outside of Istanbul in general, would have a problem completely understanding Yaban (translated as The Strange on Wikipedia; whereas yabancı is a foreigner, an alien [though not one from outer space]).

This book represents a world that has hardly changed from the time it was written, or, as a matter of fact, the time it is set in, or any time before that. Anatolia is not anything that one could just imagine. The people living there are, and seem to have been for a really long time, suspended in a certain timelessness. Their world might change as the outside world does, but their mindset doesn't necessarily need to follow.

The main character in Yaban is a veteran from the war, the son of a rich family from Istanbul, who loses his arm during WWI and, defeated, decides to "look for himself" in a quiet village in Anatolia, supposedly somewhere close to Sakarya (which is still far away from inner or Eastern Anatolia, which is yet another, completely different world). What this man is not prepared for is that even though he is from the same country, even though he speaks almost the same language, albeit much more refined, even though he has lost his arm to protect these people, they will never see him as one of them. He is always rejected as a crippled outsider, unwanted and unwelcome. The most that he ever achieves is to be tolerated, but never sought after.

The world has changed a lot since the times of the book - the Turkish Liberation War (1919-1922), but I wouldn't say that Anatolia has done so, too. I had the opportunity to live in Ankara, the second biggest metropolis in Turkey, and to travel around the country, and I can understand the character of this book very well. While in university life I could almost fit in, especially considering that I speak the language, whenever me and my friends would go on a trip to any other city in Anatolia, we would stick out like a sore thumb. On one occasion we were walking on a seemingly empty market street in a rather big town, only to have every single person from every single store come out to gawk at us in a matter of seconds.

Therefore, this special mindset can be attributed to the culture of this mainland part of Turkey. The closed societies, everyone knowing everybody else, the people sticking together in times of need, but always mistrusting outsiders. This is something that, I believe, was a common phenomenon all over the world before globalization and multiculturalism, but in many parts of the world, and especially Europe, where by many standards Turkey is, it has changed a lot since. More so, even if strangers and foreigners are noticeable in small towns all over Europe, they are still more welcome.

I think that this lack of change in Anatolia can, therefore, be attributed to the continuing conflict between European culture and Islamic tradition. And when I say Islamic tradition, I especially need to underline the word tradition. Because religions of all kinds are tightly linked to following a set of rules which resist time and change and, in some cases, get much stronger with time and under the pressure of outside forces to evolve.

What bothered me in this story is also closely linked to the traditionalism of religion. Yaban is very actual today. I am afraid to say that in the last century it has never been more close to the reality of the current situation than today. The book is set right in the middle of Ataturk's war for the liberalization of Turkey. Ataturk's ideas were very controversial at the time. Today he is widely beloved, but that was not necessarily so during his rise to power. He was also considered an outsider and even an oppressor by some. And the main reason for that was that Ataturk shared many of the European values, including the idea that religion should not play a central role in society. Which means that after he became head of the newly born Turkish Republic, he lowered the importance of religion and went ahead to educate the people in a new set of cultural values.

In recent years religion has been re-gaining its positions, which means that more and more people become torn between Westernization and dedication to Islam. And this time around the government, in opposition to Ataturk's principles, is promoting the role of religion, therefore taking a step back from what was achieved during the Liberation War. And never has the following quote from the book been more relevant to society, and not in a good way:

- I know, you are one of them. 
- Who are "them"?
- The ones who support Kemal Pasha [Ataturk].
- How can a man be a Turk and not support Kemal Pasha?
- My friend, we are not Turks.
- What are you, then?
- We are Muslim, alhamdulillah, praise be to God.

(translated by me) 

 
Profile Image for Doğan.
204 reviews13 followers
March 27, 2019
Toplumumuzun temel sorunlarına değinilmiş. Dün neyse bugün de aynısı değişen hiçbir şey yok. Okumak için çok geç kalmışım. Yakup Kadri sırf bu kitabıyla bile favori yazarlarım arasına girdi.
Profile Image for Rıdvan.
545 reviews91 followers
November 28, 2016
Çok güzel.
Mükemmel.
Okumak için çok geç kalmışım.
Keşke yıllar once okumuş olsaydım da şimdi tekrar okuyor olsaydım.
Bir subay. Adı Ahmed. Varlıklı bir aileden geliyor. Kurtuluş savaşı dönemindeyiz. Savaşın en kötüleştiği zamanlar. İstanbul'da durulmuyor. Ahmed'in de psikolojisi çok bozuk. Üstüne üstlük Ahmed 1. Cihan Harbinde sol kolunu kaybetmiş.
İşte böyle bir dönemde yardımcısı Mehmet Ali
-Gel diyor Beyim seni bizim köye götüreyim.
Teklifi Kabul ediyor Ahmed ve Eskişehir'in bir köyüne gidip yerleşiyorlar.
Burada Ahmed once köylüyle mücadele ediyor. Kendisini bu cahil köylüye Kabul ettirmek epey zor oluyor. Köylü cahil kurnaz ve aç gözlü. İstanbul'dan gelen zengin adamı "yolmaya" çalışıyorlar. Dolayısıyla once bir nefret ediyorsunuz köylüden. Sonra bir daha da sevmiyorsunuz.
Sonra Yunanlılar geliyor. Köyden geçip Ankara'ya gidiyorlar. Çakal Salih Ağa vatanı satıp bu şerefsizlere yol bil gösteriyor. Hemde imam olacak allahsız da yanında. Bu durumda herkesin evini barkını bağını bahçesini yakan Yunan Salih Ağa'yla İmam Efendi'ye dokunmuyorlar.
Ancak tüm köyü yakıyorlar. Çok kötülük ediyorlar. Ben y,nede köylüyü affedemedim ama ne yalan söyleyeyim acıdım.
Profile Image for Ceren Ataş.
141 reviews83 followers
March 29, 2016
"Dünyadan elini eteğini çekmiş bir kimse için Anadolu'nun bu ücra köşesinden daha uygun neresi bulunabilir? Ben, burada diri diri, bir mezara gömülmüş gibiyim. Hiçbir intihar bu kadar şuurlu, bu kadar iradeli, bu kadar sürekli ve çetin olmamıştır."
Profile Image for Mustafa Şahin.
452 reviews105 followers
August 13, 2019
Tüm Anadolu kenetlendi, Kurtuluş Savaşı’nı öyle kazandık. İlköğretimde bize öğretilen özetle buydu. Ancak gerçekte durum neydi? İstanbul aydını ile Anadolu köylüsü arasındaki uçurumu, halkın cehaletini ve bunun sorumlularını irdeleyen bir kitap Yaban. Kendi içimizde kendi kendimize yabancı kalışımızı ve bunun sonuçlarını anlatıyor da diyebiliriz.
Profile Image for Gulen.
408 reviews
April 1, 2014
Sanki Kurtuluş Savaşı zamanını değil, günümüzde geçen bir vakayı okuyor gibiydim. Bozkırımın insanı hiç değişmedi, belki hiç de değişmeyecek. İçinde Haymana, Polatlı, Sivrihisar geçtikçe aklıma hep o Ankara'nın ve çevresinin eski fotoğrafları geliyor. Buydu bu hale getirdik diye çeşitli devlet binalarında/üniversitelerde/lokantalarda vb. yer alan fotoğraflar.

Yaban o kadar güzel anlatmış ki o ani değişimi, hayret etmemek elde değil. Yüzlerce yıl devlet denilen kavramı ve savaşı sadece belli zamanda gelen öşürcülerden ve bir iki asker vermekten ibaret sanan İç Anadolu köylüsünün savaş burnunun dibine gelince ve ülkenin merkezi birden İstanbul'dan alınıp yanı başlarına Ankara'ya konunca şaşkınlıklarını, düzenlerini değiştirmek istememelerini, kendi ülkelerinden bile olsa farklı olanları Yaban olarak kabul etmeleri çok doğal. Bu insanların hala değişmemesine de şaşmamak gerek, ne de olsa günümüz iktidarı dahi Ankara'nın başkentliğini kabul edememiş durumda. Hep bir ayrımın parçası, eskiyle bağların koptuğu nokta olacak Ankara, bozkırın insanları buna hazır olsa da olmasa da.

Not: Şu eserlerdeki neredeyse kitap sayfa sayısı kadar ön açıklama ve son açıklamalardan rahatsız olan bir benim sanırım. Bunlar anlamaz diye mi düşünüyorlar ki kitabı sayfa sayfa özetleyip, burada yazar bunu demek istedi, bunu anlattı diye açıklıyorlar? Ben ise rahatsız oluyorum.

Profile Image for Caterina.
1,169 reviews52 followers
March 28, 2017
Nasıl sardı, nasıl bitti anlayadım

Soluk soluğa bir hikayeydi!
Profile Image for Flybyreader.
716 reviews207 followers
January 17, 2021
3.5/4
Yaban’ı en son lisede bıraktığım için yarım yamalak hafızamdan çağırıp duruyordum. Türk klasiklerine geri dönüş furyamla beraber yeniden ele alma şansı bulduğum için mutluyum. Yakup Kadri bu kısa romanda kurtuluş mücadelesinde gazi olarak tek kolunu kaybetmiş Ahmet’in İstanbul’da yaşamak istemeyerek köye yerleşmesini konu alıyor. Savaşla tarumar olan ülkenin acısının ve işgalin henüz uğramadığı bu köyde şehirden inmiş “aydın” ve okumuş beyaz Türk’ün adaptasyon mücadelesini dinliyoruz uzunca bir süre. Yakup Kadri Türkiye’deki doğu-batı arasındaki uçurumu nokta atışı tespitler ve yerli yerinde gözlemlerle okura çok güzel aktarıyor. Aynı toprakların insanlarının birbirinden bu denli derin kültürel farklılıklarla ayrılmasını da şu sözlerle muazzam şekilde ortaya koyuyor:

“Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.”

Ahmet’in yer yer komik ve düşündürücü, yer yer trajik ve üzücü deneyimleri köyün de işgal edilmesi, savaşın sıçraması ve ölümün yeniden bir gerçeklik haline gelmesiyle oldukça dramatik bir yöne evriliyor.
Genel olarak konu ve işleniş açısından ilgi çekici bir roman ancak Yakup Kadri’nin anlatımını yeterince güçlü bulmadım. Bazı kavramlar ve olaylar fazlasıyla basite indirgenmişti ve arada kopukluklar mevcuttu. Sonunun fazlasıyla havada kalması da küçük bir hayal kırıklığı yarattı ancak edebiyatımızın yapıtaşlarından biri olduğu için mutlaka okuma maceramızda yer alması gereken klasiklerden.
Profile Image for Esra Tasdelen.
391 reviews151 followers
December 2, 2017
Bu kadar zamandır neden okumamıştım bilmiyorum...Türkiye'de 1930lardan 2017ye neredeyse hiç bir şeyin değişmemiş olduğunu gösteren, müthiş gözlemlerle dolu bir roman.
Profile Image for ismail simsek.
8 reviews
May 5, 2025
insanoğlu doğruları sevmez. doğruların apaçık dillendirilmesinden hoşlanmaz. yaban'da bu doğruların yüzümüze bir bir vurulduğuna şahit oluyoruz. bunlar rahatsızlık duyulması söylenenlerin doğru olmasından kaynaklanıyor.
kitabın başında türk aydın'ınının halktan kopuk halka yüksekten bakan hatta aşağılayan gözlemlerini görüyoruz. çoğu şeye inanamıyor. ilerleyen bölümlerde insanlara alışmaya başladıkça insanların davranışlarındaki gariplikleri okuyoruz. o kadar ki insalara artık normal gelen bu davranışlar artık onlardan biri olan yazar için hala sorgulanıyor. sonrasında da savaşın kirli ve soğuk yüzü.

kitapta anlatılan pek çok şeyin olduğuna olabileceğine inanıyorum. köylerimiz, köylülerimiz, kısacası birlikte yaşadığımız insanlar o kadar temiz, saf insanlar değiller. ben sadece kendi köyümde kendi şehrimde türlü ahlaksızlıklar, türlü çekişmelerin sıradan bir olay gibi anlatıldığı pek çok şey duydum gördüm yaşadım. dolayısıyla bu toplumdaki ahlaksızlık çok çok önceden yerleşmiş doğal bir olgu olmuş. bunun dillendirilmesi hoşumuza gitmiyor. ki yazar (bendeki kitabında) önsözde eleştrisini de yapmış. kitaptaki bazı bölümlerde de eleştirisi mevcut. bu durumda halka tepeden bakan zengin yakıştırması yazarı küçültmek şöyle dursun yüceltiyor bile benim gözümde.

kısaca ise: Kitap gerceklerin acı bir yansıması gibi. Basta fakirlik gormemis bir sehirlinin koyluyu alaya alması gibi baslıyor. Sonra ise koylunun cehaletini daha dogrusu cehaletin pisligini yuze vuruyor. Bugun hala bu cehalet ile savasıyoruz.

toplum olarak dunning kruger sendroma yakalanmış durumdayız. ne kadar boka battığımızın farkında değiliz. cehaleti yenebiliriz inşallah.
Profile Image for Begum Selin Arslanbas.
92 reviews10 followers
March 9, 2024
"Bekir Çavuş;
-Biliyorum beyim sen de onlardansın emme.
-Onlar kim?
-Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar...
-İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşadan yana olmaz?"

Çok güzel kitaptı, tavsiye ediyorum...
Profile Image for Duygu  .
10 reviews2 followers
August 12, 2016
''Eğer,kendi emeklerimize,kendi ideallerimize göre yaşamak imkanını bulamadıksa bari kendi ölümümüzle ölelim.Ne doğduğumuz yeri,ne sevdiğimiz kimseleri,ne yüzümüzü,ne kalbimizi kendimiz seçebildik.Fakat ölümün her türlüsünü seçmek bizim elimizdedir.''
Profile Image for Tuğba.
159 reviews72 followers
November 8, 2023
Cumhuriyet döneminin önemli yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban romanında anlatılan olaylar, Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle Sakarya Meydan Muharebesi’nin bitimine kadar olan süreyi kapsıyor. Cihan harbinde bir kolunu kaybetmiş, savaştan sonra Anadolu’da Porsuk nehri çevresinde bulunan bir köye yerleşmiş olan Ahmet Celal isimli subay’ın hatıra defterine yazdığı satırlar, milli mücadele yıllarına ışık tutuyor. Romanda Türk aydınını temsil eden Ahmet Celal, 1920’li yıllardaki Anadolu koşullarını, Anadolu köylüsünü ve köylünün milli mücadeleye karşı tutumunu kendi perspektifinden bizlere aktarıyor. Bu aktarım, içerisinde hem bireysel hem de toplumsal bir bakış açısını barındırıyor. Yazar, ana karakter ve köylüler arasındaki yabancılaşmayı, yalnızlık duygusunu, bencilliği, cehaleti ve daha bir çok olguyu yarattığı karakterler üzerinden en gerçek halleriyle okuyucusuna yansıtıyor. Romanın bende bıraktığı derin etkinin nedeni de işte bu gerçeklik.

O dönemde yaşanan olayların tarihsel öneminin kavranması, romanın ana mekanını teşkil eden köyün sosyal ve kültürel niteliklerinin anlaşılabilmesi ve Anadolu’daki aydın-köylü çatışmasına yakından mercek tutulabilmesi için, Türk edebiyatının klasikleri arasına girmiş bu eserin herkesin okuma listesinde olması gerektiğini düşünüyorum.
Profile Image for Tuncay Özdemir.
281 reviews54 followers
February 7, 2017
Cumhuriyet dönemi insanlarını seviyorum. Muhalifini de seviyorum, muhalif olmayanını da. O dönem yazılmış her metin, o insanların büyük umutlarla kurulan yeni bir ülkeye dair heyecanlarını, özlemlerini ve çaresizliklerini yansıtır bana. Yakup Kadri de yaşadığı toplumu dert edinmiş bir yazar, sonrasında diplomat ve siyasetçi.

Bu kitapta toplumumuzun temelini oluşturan köyü ve köylüyü inceliyor. Savaş sonrası yepyeni umutlarla kurulacak modern bir ülkenin yaslanacağı birincil dayanak noktası olarak gördüğü köylünün buna ne kadar hazır olduğunu ve bundaki sorumluluğun kimde olduğunu tartışıyor. O döneme kadar Türk köyleri hep ırmakları gürül gürül akan, yemyeşil doğası ve misafirperver insanıyla tasvir edilirken Yakup Kadri bu romanıyla bunu yıkarak köye ve köylüye dair yaptığı uç tasvirlerle dikkat çekmeye çalışıyor.

Kitap yayınlandığı dönemde -köye ve köylüye- getirdiği eleştiriler ile oldukça büyük tepki çekmiş ama bana kalırsa kitapta yapılan aydın eleştirisi çok daha sert. Ahmet Celal, ne bizim olmak isteyeceğimiz ne de Türkiye insanını bir yerden alıp bir yere taşıyabilecek bir aydın gibi gözükmektedir. Ahmet Celal, çok önemsediğini anlattığı istiklal mücadelesine katılmaktan imtina eden, çevresiyle doğru düzgün iletişim kuramayan, uzun süre evinde misafir olduğu bir insana -o insanın kişiliğinden bağımsız olarak- karşı arkadan iş çeviren ve son olarak da sevdiği kişiyi yarı yolda bırakan bir karakter olarak fazlasıyla güvenilmezdir.

Yanisi bu toplumdan çıkan aydının da köylünün de eksiklikleri çoktur. İkisi de birbirini karşılıklı besler. Modernleşeceksek, çağdaşlacaksak ve ilerleyeceksek bunu bilip buna göre hareket edelim, tadımız kaçmasın. Yoksa Yakup Kadri aydınımız süper de köylünün aydını anlayacak kadar kafası basmıyor demiyor yani.
Profile Image for maudlin.
7 reviews3 followers
October 10, 2012
Kurtuluş mücadelesi yıllarında anadolu köylüsünün yapısı hakkında fikir edindiriyor ancak bu özelliğinin dışında, beni asıl etkileyen şey yalnızlığı bu kadar iyi aktarabilmesi. Karakterin ruh hali ve düşüncelerini benimmiş gibi hissedebiliyordum. Türkçe'yi kullanışı, her bölüm sonunda "quote" sayılabilecek vurucu cümleleri çok beğendim.

Yer yer bana kendimi hatırlatması da kitabı okurken aldığım zevki ayrıca arttırdı.
Profile Image for Sabina.
23 reviews14 followers
May 2, 2023
"Ne bu zırhlılardan, ne bu ordudan, ne sokak başlarındaki bu makineli tüfeklerden korkuyorum. Beni korkutan şey, kendi aramızdaki anlaşmazlıklar, kendi aramızdaki nifaklardır. Bizi asıl bu mahvedecek." Akıcı ve sürükleyici bir üslupla yazılmış çok etkileyici bir kitap. Özellikle Yakup Kadri'nin Türkçeyi kullanışını beğendim.
Profile Image for Aykut Kısa.
222 reviews14 followers
March 24, 2021
Fotoğraf gibi roman.
Türk köylüsünün, çorak Anadolu’nun fotoğrafı. Ama bu fotoğrafın arkasına bir not düşülmüş gibi. O da şu: Köylerimiz, köylülerimiz sığdır. Evet ama bizim aydınımız, entelektüellerimiz de sütten çıkma ak kaşık değil. İğnenin her iki tarafa batırıldığı ama Anadolu irfanının da abartılmaması gerektiğini bir kez daha hissettiğim bir roman Yaban. Yakup Kadri’nin kalemine sağlık.
Profile Image for Kubilay Aytek.
2 reviews
April 13, 2015
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kurtuluş Savaşı zamanlarında Anadolu'yu, köyleri ve köylülerin hayat algısını çok ince işlemiş Yaban'da. Bu kitabı sadece okumaya değer bulmuyorum aynı zamanda toplumsal gerçekçi Türk romanları arasında ilk sıralara koyuyorum.
113 reviews1 follower
March 21, 2021
Atatürk sevdasıyla bilinen yazarlardan olan Yakup Kadri’nin Yaban kitabı, aydın kesim ile hor görülen ve ezilen köylülerin arasındaki aşılması imkansız engeli anlatıyor. Hayvanlara köylülerden daha fazla yakın hisseden Ahmet Celal ile onu “Yaban” olarak gören köylülerin ilişkisini etkileyici bir dille aktarıyor yazar. Başta köylüleri hor gördüğü için eleştirilse de, aslında aydın kesimi “Ne ektin ki, ne biçeceksin” diye eleştiriyor Yakup Kadri. Kurtuluş Savaşı dönemini çok güzel ve yalın bir dille aktaran bu kitabı, o dönemi merak edenlere tavsiye ederim.

Ayrıca, İletişim Yayınları’nda okuduğum ön sözü çok beğendiğim için onu buraya kopyalamak istedim.

-- Spoiler --

İletişim Yayınları Önsöz

Yaban’da zaman olarak 1.Dünya Savaşı’nın bitiminden Sakarya zaferinin kazanılışına kadar olan süre alınır. Savaşta bir kolunu kaybetmiş İhtiyat Zabiti Ahmet Celal’in kişiliğinde tanırız yenilgiyi. Mekânsa, adı verilmemekle birlikte, Haymana ovasının ortasında, Porsuk Çayı dolaylarında bir köydür. Anlatım biçimi olarak da anı türü seçilmiştir.

Milli Mücadeleyi konu alan romanda, köyün ve köylünün durumu, Kurtuluş Savaşı’ndaki tavrı Ahmet Celal’in gözüyle verilir. Yine onun köylülerle ilişkisi halk aydın kopukluğu biçiminde belirir.

Köylülere göre bir yabandır Ahmet Celal. Konuşması, tavırları, giyimi, düşünceleri, duyarlığıyla onların dünyalarının dışındadır. Kafasındaki, benliğindeki acılardan kurtulmak için eski neferi Mehmet Ali’nin köyüne gelmiş, köylülerin arasına karışarak, kendini doğaya bırakarak yenilenmeyi ummuştur. Ama çok geçmeden yabanlığının bir yazgı olduğunu fark eder: “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim? Soru budur işte: Dış cephem değişmiş neye yarar? Sorun da şu: Ben asıl bu toprağın malı olmayan ve hepsi dışarıdan gelen maddeler ve unsurlarla yuğrula yuğrula adeta sınai, adeta kimyevi bir şey halini almışım.” Böylece toplumsal bir boyuta yerleştirir konuyu Yakup Kadri. Tarihsel oluşumu açısından Türkiye’nin Aydın Sınıfı’dır yargıladığı. Ahmet Celal, salt bir roman kahramanı değil, bir prototiptir.

Yakup Kadri, Yaban’la gerçek dışı, bir düş ülkesi görünümündeki köy edebiyatını yıkmıştır. Çirkin, kısır bir doğa, pis bir çevre; illetli, sakat insanlar, cehalet, kör inançlar, içgüdülerin yön verdiği bir yaşama biçimi… çizilen tablonun renkleri bunlardır. Savaş sanki bu insanların dışında olup bitmektedir. Askere çağrılma korkusu dışında ilgilenmezler savaşla. Milli Mücadele’ye karşı köylülerin tavrıyla Ahmet Celal’in tavrı birbirinin tam karşıtıdır. Bozgundan sonra geri çekilen düşman askerlerinin yaptıkları zulüm bile tepkiye yol açmaz. Tevekkülle kabullenilir. Bir kolunu onlar için veren Ahmet Celal ise deliye dönecektir.

Ama onu acıya salan bu durum, kendi eseridir. Anadolu halkını, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bırakmıştır.
Ne ektin ki, ne biçeceksin? diye sorar Ahmet Celal Türk aydınına.

Romanın bir başka bölümünde, Ahmet Celal’in eski neferi Mehmet Ali’den söz edilirken sorun daha kapsamlı bir biçimde konulacaktır. Burada Yakup Kadri’nin kişilerini ele alışının doğruluğu üzerinde de durmak gerekir. İnsanın çevreyle ilişkisinin önemini kavramış bir romancıdır karşımızdaki. Ahmet Celal, köye geldikleri günden beri başka bir Mehmet Ali’nin varlığıyla tanışır. Eski neferi değildir bu. Asker olmazdan önceki haline dönmüştür Mehmet Ali.

Ona göre geriye doğru bir gelişmedir söz konusu olan. Bu gözlem Ahmet Celal’i şu doğruyu saptamaya götürecektir: Talim, terbiye, iyi misal, bunların hepsi geçici şeylerdir. Ve çevre değiştirmedikçe, insanın gelişmesine imkân yoktur. Bu küçük mülahazadan Türkiye’deki yenilik ve garpçılık hareketlerinin, neden başarısızlığa uğradığı sorununa kadar çıkabiliriz. Bu düşünce yukarıdaki alıntılarla birleştirilirse, Yaban’da işlenen tezin yüzeysel bir halk-aydın çatışması olmadığı, romancının bu çatışmaya, bu kopukluğa yol açan temeldeki soruna dikkati çektiği görülür.

Yaban’ın, döneminin gerçekçilik anlayışına uygun bir roman olduğunu söylemiştik. Bu gerçekçiliğin, Zola ve Balzac etkisi taşıdığı, giderek Yakup Kadri’nin, Toprak ve Köylüler romanlarından esinlendiği de öne sürülmüştür. Gerçekten de Yaban’la söz konusu romanlar arasında kimi benzerlikler bulmak mümkündür. Yaban’ın özellikle köylü kişilerinin sergilenişinde natüralizmin izleri de görülür. Ama bu, birçok roman için de öne sürülebilecek teknik bir ayrıntıdır. Roman yazarının eğitimine, düşünce birikimine bağlıdır, giderek kültürel bir ortamın sonucudur. Böyle olduğu için de doğaldır. Önemli olan romanda kullanılan malzeme ve malzemeyle verilen biçimdir. Konuya bu açıdan bakılırsa, Yaban’ın yerli ve ulusal nitelikler taşıdığı görülür. Psikolojiye girildiği zaman bile evrensel boyutlara ulaşıldığı söylenemez. Yaban’ın eskimeyişinin, okunurluluğunun sırrı da buradadır. Köyü ve köylüyü anlatan ilk gerçekçi Türk romanlarından biri olarak değil, ilk yerli romanlardan biri olarak önem taşır.

Bu kadar da değil. Yakup Kadri kişilerini verirken kaba bir tasvire girmez. Ayrıntılar titizlikle seçilmiş, anlatılan kişiyi yansıtacak en tipik çizgiler kalınlaştırılmıştır. Kişilerinin dış görünümüyle ilgili ayrıntılardan çok, kişiliklerinin, benliklerinin dışa vurumu olan davranışlar belirginleştirilmiştir.

Romanın, Ahmet Celal’in anıları biçiminde yazılmış olması, öz biçim uyumunda başarıyı sağlar. Konuşan Yakup Kadri’dir, biliriz.
Ama Ahmet Celal adının ardına gizlenmesi anlatım biçiminden dolayı batmaz. Tersine, işini kolaylaştırır bile. Bir Yaban’ın gözlemleri, izlenimleri, düşünceleri, duyularıdır bunlar. Elbette bölük pörçük olacaklardır. Ama bu parçalarla yavaş yavaş bir bütün oluşturulduğu görülür. Yalnız Ahmet Celal’in köylülerce yaban sayılışının nedenlerini değil, onun kendisinin yabanlığının bilincine varış sürecini ve köyün, köylünün durumunu da buluruz bu bütünde.

Yaban meziyetleri kusurlarından çok olan bir romandır. Üstelik bu kusurlar, yazarında olduğu kadar yazıldığı dönemde de aranmalıdır.

Bu kısa ön söz, Yaban üzerine bir inceleme ya da eleştiri olmaktan çok bir sunu niteliğini taşıyor. Yazarı artık yaşamayan, Türk edebiyatının klasikleşmiş bir eserini okurken nesnel ipuçlarını vermeyi amaçlayan bir sunu. Dolayısıyla, metni basıma hazırlarken ve bu yeni basımda bulunan eklerle ilgili kısa bir açıklama da yapmak gerekecek. Üstelik Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bütün Eserleri dizisinin ilki olduğuna göre, bir bakıma zorunlu bu.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Kevin.
49 reviews3 followers
April 25, 2017
Told through the charred remains of a (fictional) journal stumbled upon by members of the Atrocity Investigation Commission in the aftermath of Turkey's War of Salvation, Yaban recounts the experiences of a former Ottoman Turkish officer who dejectedly leaves Istanbul to live in the miniscule, inner-Anatolian town of one of his soldiers. The novel's narrator is both horrified and entranced by the unrefined habits and preoccupations of his new neighbors, while also constantly being made aware of his seemingly immutable status as an outsider.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu's anti-bucolic stance was somewhat jarring, particularly in a time when so much socio-political commentary is aimed at a perceived lack of understanding for conservative, rural 'heartlands' of our societies. He also captures the difficulties faced by the architects of the Turkish national project, illustrating a tendency for little nationalist thinking among the masses, who in the case of Yaban always opted for the more immediate religious association. Two passages from the book illustrate this disjuncture quite clearly:

(The narrator reproaching a villager who attributed the war's advance into inner-Anatolia as the result of a 'provocation' by Turkish forces):
"Ve ona son defa olarak, vatanın bütünlüğü hakkında bir fikir vermeye çalıştım: Bir Türk için İzmir ne ise Sivas da odur. Diyarbakır ne ise Samsun da odur. İzmir zaptolundu mu, bütün Anadolu'nun ilmiği düşmanın elinde demektir. Orası kurtulmayınca burası kurtulamaz." // "And for the last time, I attempted to give him some idea about the integrity of the nation: For a Turk, Izmir is also Sivas. And Diyarbakir is also Samsun. If they've captured Izmir, it means that the noose of all of Anatolia rests in the hands of the enemy. You cannot save here without saving there."

(And later, speaking to the same villager):
"-Biliyorum beyim sen de onlardansın emme.
-Onlar kim?
-Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar...
-İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz?
-Biz Türk değiliz ki, beyim.
-Ya nesiniz?
-Biz İslamız, elhamdülillah... O senin dediklerin Haymana'da yaşarlar."
//
"-Sir, I know you're one of them though.
-One of who?
-Ah, from the ones supporting Kemal Pasha...
-If a person is a Turk, how should he not stand beside Kemal Pasha?
-Sir, we're not Turks...
-So what are you?
-We are Islam, alhamdulillah.... Those things you say are lived by those in Haymana (a region within the province of Ankara)."

Without a doubt, the disdain felt by the narrator in Yaban in the face of his rural neighbors' seeming disregard for or even ignorance of the 'greater national project' is of some relevance still today; just a week ago, an incredibly slim (supposed) majority of Turkish voters elected to greenlight a package of constitutional reforms which will lead to a new presidential system with greatly expanded powers for a single leader. The results of the referendum were striking: Turkey's three largest cities (Istanbul, Ankara and Izmir) all voted 'No' against these reforms. In the days following the election, a graphic depicting the 'Yes'/'No' split in Turkey circulated with the following caption: "72% of the Turkish economy, 85% of books sold in Turkey voted NO [...] 28% of the Turkish economy, 15% of books sold in Turkey voted YES" (Source). In this environment, the emotions portrayed in Yaban must surely find resonance within the educated, urbane stronghold of "NO"-voters. However, Yaban's narrator leaves us with no elaborate solutions to bridging the educational and identitarian divide, only gritting his teeth and marching off into the distance, leaving an atrocity behind him and, one must assume, living to continue pursuing his ideological devotions another day.
Profile Image for Harmonyofbooks.
501 reviews206 followers
May 14, 2021
- Kadınlarınız niçin yalnız benden kaçıyorlar?
- Yabansınız da ondan, beyim.
4,5/5⭐️⭐️⭐️⭐️
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan uzun zamandır ilk kitabımı okumak istiyordum. En çok beğenilen eserlerinden biri Yaban olduğu için ona öncelik verdim. Kurtuluş Dönemi zamanına şahitlik eden kitapta sakatlamış yüksek rutbeli bir asker Osmanlı zamanının son demlerinde İstanbul’un kuşatılmasının ardından tanıdığı birinin teklifi üzerine Anadolu’nun ücra bir köyüne taşınır. Hayatının geri kalanını çalışmadan geçirecek geliri vardır ve büyük bir zamanını okuduğumuz kitaba bir defter gibi anılarını ve düşüncelerini yazarak geçirir. Köy halkıyla ne empati kurmayı başarır ne de köy halkının kendisini bir yabancı olarak görmesine olan öfkesine engel olamaz. Köy halkının kendisini onlardan biri görmesi için asla çabalamaz ama bir yandan da onların cahilliğini küçümsemekten kendini alamaz. Ve kitapta en çok beğendiğim kısımsa bu tutarsızlığın ve hatta iki yüzlülüğün kendisi tarafından eleştirilmesiydi. Bunun dışında anlatım dilini, bahsettiği tarihte yaşanan olaylara değinilmesini özellikle bu zamanın gençlerinin okumasının bahsedilen olaylarının ehemmiyetini ciddiye almasına yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Birkaç ufuk kısım dışında çok beğenerek okudum. Yazardan sırada okuyacağım kitabı Kiralık Konak olacak, yorumuyla görüşmek üzere. Merak edenlere Yaban kitabını kesinlikle önerir, keyifli okumalar dilerim..
Profile Image for Tülay Tellioğlu.
464 reviews46 followers
August 19, 2019
4,5/5
Liseden beri edebiyat derslerinde ve daha sonrasında orda burda adını çok sık duyduğum, edebiyatımızın önemli isimlerinden biri olan Yakup Kadri ve bu önemli eserini okumanın zamanının artık geldiğini düşündüm ve yine iyi ki okumuşum dediğim bir yazar ile tanışmış oldum. Kitabı lise yıllarından beri okumak isterken aradan bu kadar zaman geçmesine müsaade etmemin tek sebebi kitabın ağır olmasından, okuyamamaktan veya kitabın hakkını verememekten korkmamdı. Fakat görüyorum ki bu korkum fazla yersizmiş. Yazarın ilk sayfadan itibaren okurunu içine çeken çok sade bir anlatımı var. Kitaba başladığım andan itibaren kendimi resmen yazarın anlattığı o köyde buldum ve okuduğum her bir olaya şahit olmuşum gibi hissettim. Zaten yazar köyde geçen olayları fazla uzun tutmayıp kısa kısa anlattığı için köy ahalisinin nabzını tutmak, onların arasında karışmak çok kolay oldu. Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise köyün o tatlı sert, gündelik sorunlarının yerini yunan zulmünün aldığını görmek fark etmeden ateşin üzerine yürümek gibiydi. İlk baş ne olduğunu anlayamadım derken bir anda içimin yandığını hissederek kapattım kitabın kapağını. Her şeyiyle harika bir kitap, harika bir kalemdi. Edebiyatımızda bu kadar büyük yer edinmesine şaşmamak gerek.
Profile Image for Yağız “Yaz” Erkan.
221 reviews4 followers
June 7, 2013
Finished this Turkish literature classic during the period when Turkish protesters display their discontentment with the increasingly oppressing policies of the current government (which translates as the prime minister). It is plain to see that at least half of the population have remained the same, as if they were stuck in a time loop, as in the 1st-world-war era.
I'm going to try to review this poignant story soon and I hope I can make justice to it.
Profile Image for Onur Sakarya.
101 reviews
August 12, 2018
Edebiyat için okuduğum en iyi kitap buydu. Anlatımı bana fazla gerçekçi geldi. Sanki gerçekten bunlar yaşanmış gibi. Kurtuluş savaşı yıllarında ki karmaşayı ülkenin eğitimsizliğini yüze vuran bir eser.
Profile Image for Anil Koroglu.
19 reviews1 follower
May 30, 2020
Dönemin Anadolu’su daha iyi anlatılamazdı. Anadolu insanının, köylüsünün, cehalet denilen zifiri karanlık içinde,ruhları her yanından örülü bir zindanda nasıl mahpus kaldığını hissedeceksiniz.
Profile Image for Ceyda Cimilli Akaydın.
49 reviews
April 24, 2025
lise yıllarında öğretmenimin biraz zorlama biraz tavsiyesiyle okumuştum O zaman pek anlamamıştım çok karamsar gelmişti ama mutlaka tekrar okunması gereken bir romanmış. katılmadığım yönleri var ama o duyguyu verebilmesi açısından tanımlamaları açısından karakterler açısından çok iyi
Profile Image for Murat Gonul.
220 reviews
July 15, 2016
Tam bir inziva romanı.

Kitap, bir insanın, yaban bir insanın nasıl geçmişinden, milletinin halinden, savaştan, halkından hatta kendinden kaçmaya çalışmasını anlatıyor. Yaban, kendini sürgüne mahkum etmiş, örselenmiş bir entelektüel. Kendini sorguluyor, halkını, Türk köylüsünü sorguluyor. Bulmayı umduğu nedir kendisi de bilmeden, birinci dünya savaşı gazisi olarak küçük bir köye çekiliyor. Ne köylü onu kabulleniyor ne o kendini kabulleniyor.

Fonda Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’mızın başları olması özellikle çok etkiledi beni. Kurtuluş Savaşı’na uzaktan, sürgünden bakan bir adam fakat davaya gönülden bağlı ve içi içine sığmıyor. Ne derdini ne sevincini öfkesini paylaşacak birini bulamadıkça günlüğüne yükleniyor karakter. Bir Türk aydını gözüyle Türk köylüsünü anlatıyor uzun uzun. Bunu yaparken bazen uzaklaşıyor, kızıyor köylüye, bazen onların hatalarını kendine ve aydınlara mal ediyor. Zaman zaman kendin, halkın kendisini suçluyor köylünün kayıtsızlığı için, bazen köylünün kendisini.

Yakup Kadri, karakteri çok gerçekçi anlatıyor. Karakterin derinliği yüksek, bakış açısı özgün. Gözünüzün önünde canlanıyor, dertleniyor, uyuyup uyanıyor. İnceden de bir aşk hikayesi işleniyor kitapta, bu da ayrı bir renk veriyor bu ciddi ve karamsar ortamda geçen hikayeye.

Çok büyük zevkle okudum. Ben Yaban’ı bambaşka bir şeyi anlatıyor sanarak konusuna bakmadan aldım elime. Çok memnun kalarak bırakıyorum.

“Bunun nedendi, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yüzyıllarca onun kanını emdikten ve bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.

Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı, işletemedin! Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın… Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir!”
Profile Image for Haktan.
239 reviews6 followers
September 13, 2015
Son zamanlarda en çok keyif aldığım ve bu nedenle en hızlı okuduğum kitap oldu Yaban. İlk kez bir Yakup Kadri kitabı okumuş oldum fakat başka eserlerini de okumak hevesi uyandı içimde. Çünkü, yazarın gözlemlerini, insan tahlillerini oldukça başarılı buldum. Üstelik bunları yaparken son derece akıcı, basit bir dil kullanmayı da becerebilmiş. Bu eserin arka planında Kurtuluş Savaşı dönemindeki Anadolu halkı ve ülke aydınlarının halkla arasındaki uçurum başarılı bir şekilde işlenmiş. Bu konulara ilgi duyanların da oldukça hoşuna gideceğini düşünüyorum. Kendi adıma ana karakteri de çok sevdim. Yer yer kendini "yaban" hisseden biri olarak karakterin kendi iç hesaplaşmalarından büyük keyif aldım. Kısacası, "iyi ki okumuşum" dediğim bir kitap oldu.
Profile Image for dilara.
83 reviews4 followers
March 1, 2016
Ben bu kitabı SEVDİM galiba.
Çok betimleme yoktu,bu bence kitabın artılarından biriydi.Ayrıca çok güzel alıntıları vardı,birçok post-it yapıştırdım kitaba.Tavsiye edebilirim güzel bir kitaptı.
Displaying 1 - 30 of 340 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.