This is a reproduction of a book published before 1923. This book may have occasional imperfections such as missing or blurred pages, poor pictures, errant marks, etc. that were either part of the original artifact, or were introduced by the scanning process. We believe this work is culturally important, and despite the imperfections, have elected to bring it back into print as part of our continuing commitment to the preservation of printed works worldwide. We appreciate your understanding of the imperfections in the preservation process, and hope you enjoy this valuable book.
Wilhelm Jensen was born at Heiligenhafen in the Duchy of Holstein (now Germany), the natural son of Swenn Hans Jensen (1795–1855), the Mayor of the city of Kiel, later administrator (Landvogt) of the German/Danish island of Sylt, who came of old patrician Frisian stock. Jensen was the son-in-law of the journalist and writer Johann August Moritz Bruehl (1819–1877), the father-in-law of the historian and editor Eduard Heyck, the grandfather of the writer and poet Hans Heyck and the step grandfather to psychologist Narziß Ach. After attending the classical schools at Kiel and Lübeck, Jensen studied medicine at the universities of Kiel, Würzburg, Jena and Breslau. He, however, abandoned the medical profession for that of letters, and after engaging for some years in individual private study proceeded to Munich, where he associated with men of letters. After a residence in Stuttgart (1865–1869), where for a short time he conducted the Schwabische Volks-Zeitung and became the lifelong friend of the writer Wilhelm Raabe, he became editor in Flensburg of the Norddeutsche Zeitung. In 1872 he again returned to Kiel, lived from 1876 to 1888 in Freiburg im Breisgau, and from 1888 until his death was a resident of Munich and St. Salvator near Prien on Lake Chiemsee.
el attığımız her romana freudian okuma öneren ve açıkçası sinirimi zıplatan bir arkadaş vardı. verimsiz bir yöntem olduğunu söylemiyorum ancak freud’e iman ettiğini garanti edemeyeceğimiz, belki onu okumamış ve çoğunlukla çağdaşı dahi olmayan bir yazarın paşa keyfiyle yarattığı, roman denen türün özellikleri gereği belirli sınırlar içerisinde tanıttığı ve hatta bazen boşluklarını doldurmayı bize bıraktığı bir karakterin psikanalitik hafriyatına girişmenin en hafif ifadeyle mesleki deformasyon olduğunu düşünüyorum. jensen’in gradiva’sı hariç :)
adam resmen freud’e ekmek atmış. o da çok bekletmeden kitap üzerine bir inceleme yayınlamış. henüz okuma fırsatım olmadı ancak saha çalışması muamelesi çektiğine eminim. kendisi freud’tan ne kadar etkilenmiştir bilmiyorum ama eserini on yıl falan erken verse başka ihtimalleri konuşurduk. hafif melodrama dönen sonunu bir kenara bırakırsak çok tatlı bir novella olmuş. özellikle sınırlı tutulan dialoglara kitabında sonlarında tekrar tekrar dönmek zorunda kalmak hoşuma gitti. yourcenar’ın piranesi çalışmasından sonra bu yıl ikinci kez pompei’ye sekiyorum; canlı kanlı görmek nasip olur umarım.
It's a simple novel that I probably would never have read or even heard about if Freud hadn't written about it. This could have been just a book about a man that suffers from a mild disillusion and then finds something that he didn't know he was searching for in the ruins of Pompeii of all places. But it's now a great way to understand how our unconscious mind is constantly playing a trick on us, deceiving and leading us to a place we desire.
Özel isimlerle dolu olan cümleleri ittirmekten bir çare olsam da 40. Sayfasından sonra yazar açılmış iyi ki yoksa okumayı bırakacaktım! Övdükleri kadar var. Teşekkürler iş bankası kültür yayınları
Gradiva is a novel about a childhood love excavated by Norbert Hanold from the ashes of the buried ruins of Pompeii. This novel by a little known German novelist could have remained an obscure work but for Freud who used the dreams in the novel in support of his theory of dreams. The novel starts like a fantasy, wherein are woven the dreams of the hero and his restless journey to Pompeii to resurrect a childhood love for Zoe Bertgang, who lived just across his house in his native town in Germany. The love remained suppressed in his subconscious mind as he got deeply buried in the ruins of historical sights. The prose of the author is so riveting as he slowly unraveled the dreams and delusions of the hero in the magnificent background of Vesuvius and the buried ruins of the once flourishing city. The novel which was dissected by Freud in support of his theory of dreams remains an outstanding work for the flair of imagination and psychical insight of the writer.
Gradiva’nın hikayesi psikanalize konu olan ilk edebi eser olarak biliniyor ve pek çok sanatçı için ilham kaynağı olma özelliğini hala koruyormuş. Hatta Freud bu eseri psikanalitik açıdan incelemiş! Bense bu hikayeden bir haberdim ki ablam bu kitabı almış, sayesinde nasibimi aldım.
Genç bir arkeolog karakterin bir rölyefe saplantılı bir şekilde kafayı takması etrafında olaylar gelişiyor. Yazar bize birbirine müzikal bir şekilde bağlanan olaylar, geçmişten kesitler, düşünce akışları sunuyor. Anlatılan her şeyin düğümün çözüldüğü ana bir katkı verdiği çok çok güzel bir anlatım kullanılıyor bence. Kitap zihnimizin bir şekilde bilinçdışına attığı, bastırdığımız şeyleri ortaya çıkarmak konusunda nasıl oyunlar oynayabileceğine dair düşündürdü beni. Özellikle bir şeyleri bastırma davranışı ve hafıza temelli bir hikayeydi bu bana göre. Çok beğendim.
“fakat inanmak mutlu ediyorsa bu her zaman inanılmaz pek çok şeyin göze alınmasını da sağlıyordu”
Romanzo breve delizioso, racconta la storia di un'ossessione, quella di Norbert per un bassorilievo romani raffigurante una donna che cammina. La fascinazione per l'opera scatena la fantasia del protagonista e sulle sue fantasie e suoi suoi sogni è basato tutto il libro fino al brillante finale. Che ne abbia detto Freud di questa storia, non lo so (e un po' ora mi sento quasi obbligata a leggerne), ma a me è piaciuta moltissimo per la delicatezza con cui l'autore tratteggia i personaggi e descrive luoghi e situazioni in modo quasi pittorico.
Aslında bu kadar uzun sürecek bir kitap değil, kitabın kendisi de uzun değil ama çok ara vererek ilerlettim. Kitap okumak için kendimi iteklediğim ve pek başarılı olamadığım bir döneme denk düşmesi kötü oldu çünkü akıcı olduğu gibi bu kadar uzun ara verilerek ilerletilecek bir kitap olmadığını, son 10 sayfa içerisinde net olarak fark etmiş oldum.
Sırasız birkaç alıntı: "Yaşam durmuş ve ölü bir kıpırtısızlıkla taşlaşmıştı sanki. Bu da ölümün konuşmaya başladığı duygusunu uyandırdı, ancak insan kulağının algılayamayacağı bir biçimde." "Daha şanslı olanlara baharda gül verilir; fakat benim için uygun olan senin elinden unutuluşun çiçeğini almak." "Ölü olmaya alıştım uzun zamandır. Zaten bugün için zamanım da doldu; yolda bana eşlik etsin diye mezarlık çiçeği getirmişsin. Bana ver o zaman." "Birinin canlanması için ölmek zorunda olması mı?"
Uzun yazmayacağım, sadece kitap sonunda aklımda yer etmiş bir düşünce var:
Gradiva'yı Norbert'ın gözünde Gradiva yapan, onu kendi içinde böylesi değerli kılan ve baktığı her kadında o heykelin izini arayan, kendisini bu duruma bu kadar çeken adamın aslında bilinçaltında yatan, canlı bir kadının izini o heykelde görmesiydi diye düşünmeden edemedim. Zoe onun çocukluğunda yakın olduğu fakat yılların içerisinde her insanla maruz kaldığı kopuşu yaşadığı kişiydi. Bir hayaleti kovaladığını sanıyorken bir anısının parçasının peşindeydi - Gradiva ise o parçayı kendisini hayattan çekecek kadar bağlandığı arkeoloji tutkusunun içerisinde yer edindirmeye olanak yaratıyordu. Ancak tutkusu, boşluğu içerisinde doldurulabilecek bir bedenin arayışına dair takıntısı öyle güçlüydü ki nihayetinde kendi gerçekliğini yarattığına inanmasına da yol açacak kadar baskınlaştı. Kanlı canlı bir kadının, kendisinin isim ve bir anlam yüklediği, göçtüğü diyarından ziyarete gelen ölü bir Pompeili kadın olduğuna inandı.
(+Zoe karakteri büründüğü rol ve oynadığı oyunla özellikle kendisine bayılmamı sağladı)
This entire review has been hidden because of spoilers.
Psikanalitik incelemeye tabi tutulan ilk edebi eser olması ile ünlü Gradiva kısacık ama keyifli, güzel bir okuma oldu benim için. Norbert Hanold isimli kahramanımız hayatı boyunca çalışmak zorunda olmayan, aileden gelen servetiyle o müze senin bu araştırma benim gezip kendini sanata adamış arkeoloji alanında doçentlik elde etmiş genç, bağımsız bir insan. Bu rahatlık içinde hayatını sürdürürken bir gün rastladığı bir rölyefteki Pompeili kadının peşinden gitmesi ve hayatında büyük bir değişikliğe neden olacak İtalya gezisinin hikayesini okuyoruz. İnsanın kendisini adadığı mesleği, bastırdığı duyguların bir yol bulup çıkmaya çalışması üzerine düşündürdücü bir hikaye. Anlattığı yerleri gezip görme isteği uyandıran, sade ve akıcı bir anlatımı var. Bir kitabı bu şekilde sınıflandırmayı pek sevmiyorum ama bir oturuşta bitirilebilecek bir kitap.
رواية «غراديفا- فانتازيا بومبية»، لمؤلفها الألماني ويلهلم جنسن (1837-1911)، الصادرة أخيراً عن دار نينوى-دمشق، ترجمة الكاتب السوري كنان وجيه الشحف، تنطوي على أبعاد نفسية عميقة اجتذبت عالم التحليل النفسي سيغموند فرويد، فتناولها في دراسة حملت عنوان «الهذيان والأحلام في الفن»، حيث سلط فيها الضوء على الأحلام التي تبتدعها مخيلة الكتّاب الخصبة لنسبها لشخصياتهم المختلقة في إطار الحبكة. واستخدم فرويد الرواية ليظهر للجمهور أن الكتّاب كانوا من أوائل المحللين النفسيين، إذ تنبع أعمالهم من تواصلهم المباشر مع اللاشعور.وتعتبر «غراديفا» من أولى ركائز جنس «الأدب النفسي» الذي يركز على التكوين النفسي والدوافع والظروف، وما ينشأ عنها من سلوك ضمني يؤدي بدوره إلى سلوكيات خارجية. وعوضاً عن الاكتفاء بسرد الأحداث، يعمد هذا الجنس الأدبي إلى كشف ودراسة الدوافع المحفزة للحدث، ويميل فيه الكاتب إلى سبر أغوار الشخصيات ومكنوناتها النفسية، وتبرز فيه الحوارات الداخلية والتداعي الذهني.حظيت الرواية ودراسة فرويد عنها بتقدير عالمي كبير، حتى إن «الجمعية القومية لتطوير التحليل النفسي» بادرت في عام 1994 بإطلاق جوائز غراديفيا وقد استوحى الكاتب روايته من منحوتة حقي��ية تحمل الإسم نفسه رواية جميلة حوار نفسي عميق ومشوق.
Kitabı aralıklarla okuduğum için ilk anlarda ne söylemek istediğini kavramakta zorlandım. Kitaba karşı hala eksik düşüncelerle yaklaştığımın farkındayım lakin zaman sonra yeniden elime alacağıma inanıyorum. Kitabın ilgi çekici arkeoloji-psikoloji kavramlarını beraber işlemesi. Hatta kitap Freud tarafından da dikkat çekici bir kitap olarak addedilmiş. Arkeoloji de psikoloji de ilgimi hep çekmiştir. Sadece bu nedenle bile okumaya değer bir kitap benim için. Tevekkeli ben bu kitaba başladığımda Pompei faciasının anlatıldığı videolara ya da yazılara denk geldim şu birkaç günde. Belki ben de kendi zihnimin bana oynadığı tuzaklara alet oluyorumdur Norbert Hanold gibi. Belki de hala yaşadığımız anda geçen olaylar bizim görmek istediğimiz yada kaçtığımız illüzyonlardır bilemeyiz. Şu an bunları yazıyor olmak bile acabaları aklıma getirmiyor değil.
Una novela corta y linda, relata todo de manera súper estética. Norberto el personaje principal que decirte rey SAMEEEE se la pasa bardeando a las parejas de enamorados que son insoportables en público tal cual. Y desarrolla una página entera expresando su odio por las moscas (tal cual).
Es confusa porque me costaba entender si era un sueño, si era la realidad o si el pobre tipo estaba totalmente desquiciado (creo que las 3) pero de alguna manera tiene sentido que sea eso lo que quiere lograr porque básicamente es la mente de Norberto que no entiende nada y el que lo lee está igual de perdido que él.
Muy buena loco ahora voy a poder entender leer el tomo IX de Freud
“Gradiva”, hayal ile gerçek, tarih ile şimdi arasında gidip gelen gizemli bir aşk hikâyesi ve bence psikolojik roman türünün başyapıtlarından biri. 100 sayfalık bu kısa romanın son birkaç sayfasında gizem çözümlenirken ve taşlar yerine otururken, bir okur olarak kendimi tümden doyurulmuş hissettim. Şimdi bir kez daha düşününce, bu yapıtın neden önce Freud’un ve sürrealistlerin, sonra da birçok başka yorumcunun ilgisini çektiğini az çok anlayabiliyorum.
A great novella that balances between the normal and the paranormal. I really liked how the author builds up the tension at the beginning of the story. Also the dialogue between Norbert and Gradiva is well made and has an eerie feeling. Gradiva has a gripping, mysterious aura.
Kurgu öyle bir ruha sokuyor ki durup durup kapaktaki rölyefi inceliyorum.Bir yandan da acaba Pompei diyarlarını gezmeye mi gitsem diyorum.
Freud bana sorsaydı bu arkadaş meslek hastalığına tutulmuş derdim.Bu romanın filmi çekilse simulasyonda yaşayan bir adam belirirdi .Hayal ve gerçek algı ve secicilik hepsi iç içe geçmiş ve soft bir finalle neticelenmiş . Beklenti olmadan okuyunca guzel ama ne var bunun içinde bu kadar deşmis Freud dendiğinde az gelen bir metin.
Bir obsesyon kitabi… Freud ve niceleri bu kitaptan etkilenip bircok eserler vermiş. Genç bir arkeolog olan Norbert Hanold’un takıntı haline getirdiği bir rölyefin Pompei’de geçem öyküsü, süpriz sonlu :)
dinlediğim bir podcast üzerine satın aldım. yazarın kasti ya da değil yapmış olduğu psikanalizin freud tarafından incelenmiş olması dışında kitabı fazla merak ettiğim söylenemez, hatta bunu bilmesem almazdım muhtemelen.ince bir kitap o yüzden yayarak okumak daha yararlı olabilir bu açıdan.
Para quem gosta de psicanálise é uma ótima pedida, após a leitura deste livro, prosseguir com a leitura de um texto em que Freud comenta a história, focando especialmente na interpretação dos sonhos: O delírio e os sonhos na Gradiva de W. Jensen – encontrado no volume 8 da coleção Obras Completas publicada pela Companhia das Letras.
Eu particularmente acho grande parte da psicanálise uma bobajada danada, em especial o approach que Freud adota em relação ao fenômeno do sonho. Ainda assim, achei a leitura de seus comentários à história de Gradiva bem interessante – é inegável que Freud escrevia muito bem! –, me abrindo os olhos para camadas da narrativa que eu não tinha percebido.
Mas, como uma leitura "solitária", não achei a fantasia pompeiana tão cativante assim. Acaba sendo uma historinha de amor meio água com açúcar (top coisas que me desinteressam totalmente...), com um final digno de último capítulo de novela da Globo. Aliás, o plot é bem menos interessante do que o da maioria das novelas. Uma história que poderia ser narrada de forma a explorar uma certa ambiguidade, provocando nos leitores uma confusão entre o que é real e o que é delírio, é completamente ignorada, havendo uma aposta, muito cedo na obra, por nos oferecer uma resposta; cabendo-nos apenas acompanhar o personagem (por muitas páginas) em busca dessa resposta também.
Além disso, um outro fator contribuiu para que a leitura não me tenha sido muito prazerosa: a partir do momento em que o personagem principal faz sua viagem para Pompeia – o que se dá não muito longe do início do livro –, a escrita torna-se extremamente descritiva. Nunca gostei de textos muito descritivos, porque sempre ficava com a sensação de me encontrar mais perdida do que realmente aterrada na ambientação detalhada. Ano passado, descobri pertencer ao rol das pessoas que possuem afantasia e essa minha aversão a descrições – mais bem situada como uma dificuldade cognitiva – foi explicitada!
Assim, só recomendo este livro para aqueles que: a. sejam "psicanálise das ideias" e planejem fazer a dobradinha com os escritos de Freud; b. gostem de um romancinho bem chinfrinzinho, onde tudo é super previsível; c. não tenha afantasia!
Wilhelm Jensen (1837-1911), tysk författare skrev 'Gradiva' i slutet av sitt liv som en roande fantasi. Jag hade aldrig hört talas om honom, eller Freuds essä kring denna text.
Jensen som nu är nästan bortglömd, var mycket känd i sin samtid och skrev över 150 historiska romaner och tragedier. Med tanke på det blir det lättt att se textens huvudperson, arkeologen Norbert Hanold, som författarens alter ego. Att skriva historiska romaner och levandegöra sedan länge döda personer och epoker, måste i mycket likna arkeologens forskningsgärning.
Det känns mycket intressant, att Norbert Hanold som i texten så att säga grävt ner sig själv i sina arkeologiska undersökningar förälskar sig i en romersk relief, som han döper till 'Gradiva' och sedan tycker sig möta 'återuppstånden', till andligt levande väsen. Och sedan blandar ihop den levande samtida flickan och den arkeologiska. Det är ju i sig själv en analys av romanförfattaren, skämtsamt och fantasifullt. Men förklarar också kärleken till författargärningen.
Hur Freud tolkade det vet jag inte. I förordet till min svenska nyöversättning, talas det om hur orättvist bortglömd Jensen blivit, och att utgåvan önskar ge tillbaka Jensen företrädesrätten till sin historia, innan den nästan kidnappats av Freud. jensen skriver elegant och dubbeltydigt, vilket är hela njutningen med att läsa den. Vi behöver inte Freuds långa utredning. Var och en får ta till sig vad som känns rätt för en själv.
Dans ce joli et court texte de Wilhelm Jensen au style simple et où la féminité se fait radicalement mystérieuse, un archéologue allemand, Norbert Hanold, est fasciné par la statut d’une femme du passé antique romain, dénommée Gradiva, qui l’obsède jusque dans ses rêves et le conduit à Pompéi où il lui semble la retrouver. Mais qui est donc cette Gradiva retrouvée : un fantasme, un fantôme, une réincarnation ? Ici, ce sont les frontières entre réel et imaginaire, entre raison et folie, qui progressivement se brouillent tant pour le personnage que pour le lecteur. Y aura-t-il une explication rationnelle à tout cela ? L’archéologue s’en trouvera-t-il changé ? Perdra-t-il la tête ou bien nous amènera-t-il à développer une nouvelle rationalité ? Freud a contribué au rayonnement de ce texte en en donnant une interprétation psychanalytique, ouvrant la voie à une psychanalyse appliquée à la littérature. Gradiva a de plus inspiré différents arts dont le cinéma et la peinture notamment.
El arqueólogo Roberto Hanold, un solitario hombre de ciencias, se encuentra obsesionado por un bajorrelieve en el que una mujer de la antigüedad camina con un pie en punta; por tal peculiaridad decide llamarlo "Gradiva". Encuentra a la muchacha en un sueño sepultada bajo las cenizas en Pompeya, luego de la erupción del volcán. El delirio y la fantasía lo llevan hasta Nápoles sin un objetivo claro, solo un vacío en el pecho.
La Gradiva de Jensen, adquiere, desde mi punto de vista, un interés mayor apartir del análisis de Freud. El deseo reprimido y el mecanismo represor como instrumento fundamental del delirio en el protagonista, es lo que Freud tiene como objetivo interpretar para el lector atraves de su propia teoria, de la que La interpretacion de los sueños es su mayor fuente para este análisis. Ciertos acontecimientos, que describirlos en esta reseña constituiria un spoiler, son de gran interés para el analista, pues según él se describe una historia clínica digna de un caso real de delirio.
Mini bir Inception tadında geçen kitapta Alman yazar, bir arkeoloğun Roma'daki eserle gerçek arasında gelip gitmesi üzerine kurguyla Freud'un dikkatini çeker ve Freud bu kitabın etkisiyle Roma'yı ziyaret edip ilgili rölyefin bir kopyasını alır ve Viyana'daki odasına asar. Onu ilgilendirense eserin kendisinden ziyade romandaki gerçekle hayalin birbirine girmesidir.
Romandaki ana karakter kitabın başlığından da anlaşılacağı üzere ilerleyen kadın anlamına gelen Gradiva'dır. Arkeoloğun dikkatini çekmesini sağlayansa ayağını yürürken kusursuz şekilde 90 derece açıyla kaldırarak hareketini sağlamasıdır.
I'd read the analysis of the protagonist in the novel before I finished the book. Actually, the plots here are quite familiar to me not because we have the same fantasy, me and the author, but because actually there are lots of movie and TV series are based on this story, or more modernly we say IP. For example, The Myth starring Jackie Chen and Kim Hee-sun. It feels good to know where the original idea of this intriguing movie comes from. So, there are not only Kung-fu Panda and Mulan, but also The Myth, that's the spirit, Fair enough.
This entire review has been hidden because of spoilers.
قرأتها لأستطيع الاطلاع على تحليل فرويد المتعلق بها والمدرج تحت عنوان "الهذيان والأحلام في الفن" وللأمانة كنت أتوقع أن أقرأها على مضض وبعين المحلل لكنني وجدت فيها رحلة ممتعة يختلط فيها التاريخ بالفن بالحب. قرأتها متنقلاً بين عقل المحلل وعقل المجرّب الذي يعيش مع البطل، وفي كلا الوضعيتين كنت مستمتعاً جداً. من الأفكار التي خطرت لي تحليلياً: الموقف الاكتئابي من عقدة أوديب، تحقيق الرغبات بالمخيلة كآلية دفاعية، الأم المبالغ في إجلالها والمتعذر الوصول إليها، أخيولة الإنقاذ عند الرجال. طبعاً لفرويد كلام تفصيلي في هذا سأعرّج عليه الآن بعد أن أنهيت الرواية.
[...]Ούτε ίχνος φόβου ή οδυνηρής αγωνίας δεν παραμόρφωνε τα χαρακτηριστικά της τὸ ὕφος της δεν πρόδινε παρά μια γαλήνια ὑποταγὴ στὸ ἀναπόφευκτο. Γρήγορα ὅμως ἡ εἰκόνα θόλωσε μπροστὰ στὰ μάτια του : ἡ βροχὴ ἀπὸ στάχτη παρασυρμένη ἀπὸ τὸν ἄνεμο, ἔπεσε πάνω της σὰν γκρίζα δαντελένιο πέπλο, ἔσβησε τὴν τελευταία λάμψη τῆς ζωῆς ἀπὸ τὸ πρόσωπό της καὶ τὴν ἔκρυψε τέλος ὁλόκληρη σκεπάζοντάς τη, σαν χιόνι τὸ χειμώνα στο Βορρά, μ' ἕνα πάπλωμα ἐλαφρύ κι ὁμοιόμορφο. Οἱ κολόνες τοῦ ναοῦ τοῦ Απόλλωνα εἶχαν κρυφτεῖ κι αὐτὲς ὡς τὴ μέση κάτω ἀπὸ τις γκρίζες στάχτες.[...]